Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy (Hattuşaş) örenyerinin kuzey cephesi açık olup kuzey kısmı dışında diğer kısımları surlarla çevrilidir.

Değişik zamanlarda ve değişik arkeologlarca yapılan kazılarda çıkan sonuçlara göre Boğazköy (Hattuşaş) ören yerinde M.Ö. III. binden itibaren yerleşim görülmektedir. Şehir ile ilgili ilk yazılı belgeler M.Ö.18 ve 19.cu yüzyıllara aittir.
Hattuşa’nın keşfi 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından yapılmış ve dünyaya tanıtılmıştır. Bu buluş aslında yalnızca Hattuşa’nın keşfi değil , tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da tanımlanabilir. Bu zamana kadar Hitit'lerin merkezinin Suriye olduğu sanılmaktaydı.
1893-94’de Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadarki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret etmiş. Muze-i Humayun müdürü Osman Hamdi Bey, 1906’da Boğazköy kazılarını başlatmış, zamanın çivi yazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak , burasının Hitit Başkenti Hattuşa (Hattuşaş) olduğunu tespit etmişlerdir.

Osman Hamdi Bey(biypgrafi için tıklayınız >>>(http://tr-art-literature.blogspot.com/2012/04/osman-hamdi-bey.html)
Çiviyazılı kil tablet

Yüz yıldır sürdürülen kazı ve araştırmalar Hattuşa-Boğazköy çevresindeki en erken yerleşmenin M.Ö. 6000 olduğunu ortaya koymuştur. Eski Tunç Çağı’nda da sürekli yerleşmenin görüldüğü Hattuşa’da bu dönemi Asur Ticaret Koloni devri izler.


Yazılı belgelere göre M.Ö. 2. binin başlarında Kuşar’lı Anitta Hattuşa Kralı Pijusti’yi yenip şehri tahrip eder ve şehri lanetler.
Anitta’nın lanetine rağmen şehir M.Ö. 1600/1650 yıllarında Hitit Kralı 1. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Hititlerin M.Ö.1200’de şehri çeşitli nedenlerle terk etmesiyle burada Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) başlar. Bu dönemi M.Ö. 9.yüzyılda Frig Çağı daha sonra sırasıyla ;Helenistik, Galat ve Roma/Bizans çağları takip eder.




Boğazköy (Hattuşaş) Sfenksi
Hattuşaş'taki M,Ö. 13.yüzyıldaki ilk gelişme dönemi büyük bir yangınla sona ermiş. Belgelere göre hemen bu tahripten sonra yaklaşık M.Ö. 1700 yıllarında yeniden yerleşime açılan Hattuşaş MÖ.1600'lerde Hitit devletinin başkenti olmuş.
Hattuşaş başkent olduktan sonra şehir hızla gelişmiş. 2 km. genişliğindeki şehir; saray- tapınak ve mahalleleriyle eski haline yeniden kavuşmuş.



Hattuşaş'ın bu ikinci gelişme döneminde, imparatorluğun son yıllarında hem içte hem de dışta üç önemli Hitit kralı etkin olmuştur. Bunlar III. Hattuşili, oğlu IV. Tudhalia ve onun oğlu II. Şuppiluliuma'dır.
II. Şuppiluliuma'nın son dönemlerinde (M.Ö. 1190) ekonomik sıkıntılar ve iç karışıklıklar nedeniyle yıkılan Hitit devletinden sonra Boğazköy(Hattusaş) dörtyüz yıl boyunca terk edilmiştir. Daha sonra buraya Frigyalılar (M.Ö. 8. yy. ortaları) yerleşmiştir. Hellenistik ve Roma Döneminde (M.Ö. 3. - M.S. 3. yy.) ise Hattuşaş küçük ve surla çevrili bir beylik merkezi, Bizans Döneminde de bir köy konumuna kadar gerilemiştir.
BİR CAN BİLGİ : Hitit'ler, Anadolu'nun erken döneminde "süper güç" olarak kabul görmüşlerdir. Dünyanın ilk yazılı anayasasına sahiptiler. Toplum düzenini sağlayan bir ceza yasaları bulunuyordu. Hitit kralları birer strateji uzmanıydılar. Hafif ve hareket kabiliyeti yüksek savaş arabalarına sahiptiler.

Bu bölgeye (Boğazköy,İskilip, Çorum ve çevresi) geldiğinizde;
- Anadolu’nun her yerinde kültürel mirası ve yapıtlarıyla hala yaşayan zamanın en büyük askeri ve politik gücü; Mısır’ın güçlü firavunlarının en zorlu rakibi, yakındoğunun çehresini daimi olarak değiştirmiş 3500 yıllık bir uygarlık olan Hititler ve onlara 450 yıl başkentlik yapmış Boğazkale-Hattuşa, Alacahöyük ve Ortaköy-Şapinuva arkeolojik alanları gezmeden,
- Kazılardan çıkan eşiz eserlerin tarihi mekanlarda 7000 yıllık gelişiminin sergilendiği Çorum, Alacahöyük ve Boğazköy Müzelerinde tarihsel bir yolculuğa çıkmadan,
- 94 yıl aradan sonra asli vatanı Boğazköy Müzesi’ne dönen Tarihi "Boğazköy Sfenksi" ile tanışmadan,
- İskilip ilçesinin tarihi sokakları ve arastasını gezmeden,
- Kargı ve İskilip’in çam kokulu yaylalarını görmeden,
- Masmavi göletlerde kano keyfi yapmadan,
- Hitit Yolu rotalarını adımlamadan,
- Kızılırmak Havzası Yürüyüş Yolu’nu keşfetmeden,
- Kızılırmak Havzası boyunca çeltik tarlalarının izini sürmeden,
- Osmancık Kunduz ormanlarında jip safari yapmadan,
-Özellikle sonbahar döneminde Kargı ve Osmancık yaylalarında renklerin dansını fotoğraflamadan,
- Çorum yöresel yemeklerini tatmadan,
- İskilip'te ünlü İskilip Dolması yemeden,
- Leblebi, pirinç, Kargı bezi, Yoncalı yolluğu, Eskialibey dokumaları satın almadan
dönmeyin...!
Alternatif tanıtım için bakınız >>>
http://www.corumkulturturizm.gov.tr/
http://www.bogazkale.gov.tr/hattusa_buyuktapinak.html
